KÜLTÜREL KODLAR VE TOPLUMSAL İLETİŞİM ÇEŞİTLİLİĞİ
Kültür her şeyi okuyup unuttuktan sonra, aklınızda kalanlardır. /Andre Gide
İnsanın içine doğduğu, büyüdüğü ve biçimlendiği ortam/doğa bir özneler ortamıdır. Kültürel ortam, çocuğun dilini, davranış kodlarını, inanç sistemini öğrendiği ve içselleştirdiği ortamdır. Onun için insan doğduğu toprakların kokusunu, rengini, iklimini taşır; bu doğal bir süreçtir. Birlikte yaşıyor olmanın kendi dinamikleri vardır, kültür genel olarak buradan doğar ve serpilir.
Dinamik bir etkileşim yaratır kültür; eğitim bunun önemli sacayaklarındandır. İnsan eğitim sürecinde hafıza ve gelecek arasında bir mekik dokur. Köklerini öğrenirken “yarının dünyasında” var olma, yaşamsal becerilerini güçlendirme refleksi böylelikle insanı hayata hazırlar.
“Kültürel bellek” toplumların biriktirdiği her şeydir. Özellikle yaşamak ve yaşam alanlarını düzenleyen her şey… Düşünüş biçimleri, felsefe, gastronomi, edebiyat, sanat, folklor; bu çerçevenin içindedir. Bellek, bütün yaşanmışlıkların bıraktığı izlerdir ve kolay kolay unutulmayacak “şeylerin” bir arşividir. Kültürel belleğimizi şekillendiren temel etkenler; bin yıllardır atalarımızın yaşadıkları her şeydir.
Dil, mimari, sanat, giyim, gastronomi, kültürel kodların taşındığı devasa kanallardır. Özellikle dil, kültürün taşıyıcısı olmakla yetinmez, aynı zamanda kültürün inşacısıdır. Dolayısıyla dil en büyük kültürel kurucu unsur olarak ortaya çıkar. Toplumsal özellikler, dil ile daha rahat aktarıldığı için, Konfüçyüs gibi bilgeler dili çok büyük anlam atfetmişlerdir. “İşe önce dili düzeltmekle başlardım. Çünkü dil bozulursa kelimeler düşünceleri iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa, yapılması gereken işler yapılamaz,” derken, bir toplumda işlerin yolunda gitmesi konusunda, dile bir “domino taşı” etkisi gibi bakar. Buna “Kelebek etkisi” de demek mümkün.
Toplumsal iletişim, nezaketi, duyguların ve düşüncelerin etkili ve yeterli aktarılması, toplumun duygu durumunu dengelemesi bağlamında değerlidir. Toplumun önde gelen figürlerinin dili toplumu etkilemektedir. Bu nedenle, agresiflik içeren kötü dil, zararlıdır ve sağlıklı bir düşünce ortamının olmasını, oluşmasını engeller.
Dilin kodlarını çözmek, kültürün de kodlarını çözmemize ve anlamamıza olanak sağlar. Dili çok iyi bilmeden bunu yapmak mümkün değildir. “Dilin duygusallığı” için de bu bilgi gereklidir. “Bunun için dil toplumların kültür belleğinde bulunan evrensel, ulusal ve kültürel değerlerini dil göstergelerine kaydetmektedir. Neredeyse her toplumun dilinde bu verileri şifreleyen ve deşifre eden çeşitli kodlar bulunmaktadır. Bu kültürel bilgiler farklı toplumlarını ve onların kültürlerinin öğrenilmesi ve tanınması için anahtar görevi üstlenmektedirler. Bu evrensel ve ulusal değerlere kod kültürleri veyahut kültür kodları denilmektedir.”
Kişiler arası iletişimde olduğu kadar, diplomatik iletişimde de yukarıda dile getirilen özellikleri bilmekte yayar bulunmaktadır. “Bu bağlamda, dil ve kültür arasındaki etkileşim sorunlarının kültürdilbilimsel yaklaşım çerçevesinde incelenmesi yeni kuram ve kavramların ortaya çıkışını sağlamıştır. Bu çalışmada, dil ve kültür etkileşim sorunlarının çözümünde önemli bir rol üstlenen kültürdilbilimin oluşumu ve gelişimi incelenmektedir. Buna istinaden, toplumların dünya görüşü, mantalitesi, ulusal ve kültürel değerleri gösteren kod kültürlerinin tahlili yapılmaktadır.”
Kültürel kodlar ağı, araştırmacılar için de bir toplumsal iletişim çeşitliliği olanağı yaratır. Dünyanın birçok yerinde jest, mimikler dâhil, deyimler, atasözleri gibi kalıpsal ve kültürel aktarım biçimleri zengin bir iletişim yelpazesi sunar. Bu çeşitlilik içindeki ayrıntılar çoğu kez Baş döndürücüdür. Dil ve kültür yapıları arasında meydana gelen etkileşim sorunlarına dikkat çeken Alman dil felsefecisi W. Humboldt’un “Dil, kültürün aynasıdır.” tespiti dilbilim alanında yeni bir dönemin kapısını aralamıştır. W. Humboldt’un bu önemli tespiti sonrası, dil ve kültür olgularının sıkı bir bağ içinde olduğunun anlaşılması, günümüz dilbiliminde ve çeşitli bilim dallarında bu konuya yönelik gittikçe büyüyen ilginin başlangıç noktası olmuştur. Günümüzde sosyal bilimlerde, dil ve kültür etkileşimi konusunda yeni kuramlar ortaya atılmakta ve bu kuramlar bilim dünyasında aktif bir şekilde tartışılmaktadır. Teliya göre deyimler, “dil birimlerindeki en açık kültür katmanlarıdır” sözü en çarpıcı ve yalın ifade biçimleri olarak dünyanın bütün dillerinde bulunurlar. Bu gizemli sistem, insan aklının ve düşüncesinin “ortak bir yazılıma” sahip olduğunu da bizlere göstermektedir.