Ezberlerden bir kurtulsak!

 

Hayat kısadır; hayatı uzatmanın tek yolu okumaktır…/ İhsan Fazlıoğlu

Hayatta öğrenmenin bir yolunu aramak istemiştir insan. Ancak ne zaman yetmiştir buna, ne ömür ne de olanaklar. Her şeyi öğrenmek halen mümkün değildir. Ancak başka yöntemleri hep arayıp durmuştur insan…

Hayat kimileri için oldukça uzun olabilir; elbette hayatta bir şey yapmak istemeyen insanlar için böyle bir problem olmayabilir. Haklı olarak böyle bir seçeneği yazmak gerekiyor. Belki insanın merak duygusu, aklı, zekâsı, araştırma içgüdüsü,  öğrenmesini tetikliyor ve insanlık hikâyemiz de tam buradan başlıyor.

“Okuyalım!” ifadesi kuru, soğuk ve sıradan bir ifade. “Okuma alışkanlığı!” ibaresi de öyle. Çünkü okumak bir alışkanlıktan çok, insanın okumayı otomat bir formda yapmasının çok bir anlamı yok bence. Peki, ne öneriyorum; “Okuma bilinci!” bu kavram, insanın doğasına ve düşünüş biçimine daha uygun gibi geliyor bana. Alışkanlık yaptığı için çoğu kere “okuma alışkanlığı” sözünü her yerde duyuyoruz; ilgisi olan olmayan herkes benzer cümleler kullanıyor!!!  Yani şu alışkanlıklardan, ezberlerden bir kurtulsak!

İnsan, kendi dünyasını ne kadar zenginleştirmek isterse, okumaya, gezmeye, öğrenmeye de o kadar ihtiyacı var demektir. A. P. Gouthey; “Okuma insanın zihinsel giysilerini dokuyan bir tezgâhtır. Bayağı şeyler okumak hem beyine hem kalbe bayağı giysiler dokur,” diyor. Dolayısıyla okumada seçici olmak; ama aynı zamanda okumaya fırsat ve zaman ayırmak gerekiyor.


“Boş zamanlarınızda kitap okumayın!” Çünkü okumak, boş zaman etkinliği değildir; değerlidir, anlamlıdır ve insan hayatının üst raflarında yer almalıdır; belki de elinin altında bulunmalıdır.


“Hayatı okumak!” için de, hayatın alfabesini bilmeye ihtiyaç var. İnsan kolay kolay “Hayatın okuryazarı” haline gelemiyor; çünkü “hayat bilgisi” hepimizi aurası içine alır. “yazının tarihi” hayat bilgisinin de tarihi olarak kabul edilebilir. Halen en sağlıklı bilgi ve insana ve dünyaya dair fotoğrafları okumanın bilgisine de buradan ulaşabiliyoruz. O nedenle “Okumak; modası geçmeyecek olan” bir icradır. Hayat sürdükçe, öğrenme tutkusu ve merakı sürüklemeye devam edecektir insanlığı. İnsan, beynine “çip” takılsa bile bu tutkusunu yitirmeyecektir.

Kaldı ki, bazen keyif için okuruz; her şey bilgi de değildir. Örneğin; “Bir nehirde yüzmenin, bir kıyıda oturup hayatı seyretmenin” bilgisi, onu bizzat gerçekleştirmenin yerini tutmamasına rağmen, bunun hayalini kurmak mutluluk verici olabilmektedir.

Hayatın anlamını çözebildiğimiz oranda, kendi ömrümüze daha iyi bir değer biçebiliriz; vesselam…