Bayramların Arkeolojisi
İnsan, hafızasına kaydettikleriyle bütünleşir, büyüdükçe, onlar da büyür kendisiyle. İlke, etik, değer, toplumsal yaşam, kültür bu bağlamda şekillenir. Âmin Maalouf ’un deyimi ile insan doğmadan önce, hayata başlamış olur. Bunda sadece genetik kodlar etkili değildir, içine doğduğumuz toplumsal hayat bizi önceden önemli oranda belirler.
Bayramlar, dinsel ritüeller olduğu kadar; bizlere iyilik, hoşgörü, değer dizgelerini de taşır. Bunları geleneksel bir silsile biçiminde, asırların bizlere bir öğretisi varlığını sürdürür. Son zamanlarda değişim hızının ivme kazanmasıyla birlikte, bayramların içeriği, biçimi, ritüelleri de ciddi anlamda değişime uğramakta, yer yer aşınmaktadır. Dini bayramların “barış”, “huzur”, “yardımlaşma” ve “dayanışma” gibi nitelikleri neredeyse göz ardı edilmektedir.
Anadolu’da eskiden beri dini bayramlar, tarihsel süreç içinde değişim göstermiş ve farklı kültürel etkiler altında şekillenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve daha öncesinde, bugünkü bayramlarla benzer olmakla birlikte bazı farklılıklar da vardı. Örneğin, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı, Osmanlı döneminde de önemli bayramlardı ve halk tarafından coşkuyla kutlanırdı. Ancak, bugünkü gibi modern tatil alışkanlıkları veya şehirleşme olmadığı için kutlamalar daha çok geleneksel ve toplumsal ritüellerle gerçekleşirdi. Köylerde, mahallelerde bir araya gelinir, bayram namazı kılınır, komşular ziyaret edilir ve birlikte yemekler yenirdi. Bizim kuşak bunları yaşayan son kuşak olacak galiba.
Bayram öncesi, yetimler, yoksullar, akrabalar ziyaret edilir, büyüklerin eli öpülür, helallik alınır; yoksullar ve kimsesizlerin evlerine ekmek, aş götürülür, çocuklar giydirilir, ayakkabılar alınırdı. Böylece bayrama topyekûn herkesin mutlu girmesi sağlanırdı.
Hatta mezarlık ziyaretlerinde vefat etmiş olan büyükler de unutulmazdı. Dualar edilir, hayır niyetine ihtiyaç sahiplerine yardımlarda bulunurdu.
Özellikle Kurban Bayramı'nda hayvan kesimi ve et paylaşımı geleneği büyük önem taşırdı. Aileler, komşular ve fakirlere et dağıtılır, yardımlaşma ve dayanışma duyguları güçlenirdi. Ramazan Bayramı'nda ise özellikle çocuklar için hazırlanan özel hediyeler, şekerler ve tatlılar bayramın coşkusunu artırırdı.
Modern zamanlarda, bayramların içeriğini önemli oranda değiştirmiş bulunuyor. Zamanla modernleşme ve kentleşme süreciyle birlikte bayram kutlamaları da değişti. Tatil alışkanlıkları, teknolojik gelişmeler ve küreselleşme gibi etmenler, bayram kutlamalarını bugünkü şekline dönüştürdü. Günümüzde, bayramlar daha çok aile ziyaretleri, tatil ve dinlenme fırsatları olarak değerlendiriliyor. Ancak, geçmişteki gelenekler ve değerler daha çok kırsal bazı bölgelerde ve topluluklarda yaşatılmaya çalışılmaktadır. Buralarda nüfus önemli oranda azalmıştır. Köyden kente olan göç, kentin kendine özgü sarmalı içinde kırsal kültür ve gelenek de önemli oranda eritilmiştir.
Eski Bayramlarda Yaşananlar;
Bölgemizde hatırladığımız, gerçekleştirdiğimiz kimi ritüelleri şöyle sırlamak mümkün:
- Bayram arifesinde kabir ziyaretleri gerçekleştirme, ataları yâd etme,
- Bayram sabahı erken kalkma, bayram namazına gitme; halk genellikle camilere giderek bayram namazını kılardı. Namazın ardından, herkes öncelikle camide bayramlaşırdı.
- Kıyafet Değiştirme: Bayramın ilk günü, insanlar genellikle temiz ve yeni kıyafetler giyerlerdi. Bu kıyafetler, genellikle özel olarak bayrama hazırlanırdı. Herkes elbisesini yenileyerek aslında hayatını da yenilemiş olurdu, ruhunu arındırırdı.
- Küskünler barışır, düşmanlıklar sona erirdi.
- Aile Ziyaretleri: Bayramın ilk günü, aileler birbirlerini ziyaret eder ve bayramlaşırlardı. Bu ziyaretlerde genellikle hediyeler verilir ve tatlılar ikram edilirdi.
- Köyde en iyi yemekleri yapan kadınlar, iyi ekmek pişirenler, tatlısı güzel olanların evlerinin önünde birikirdi insanlar.
- Eid Takası: Bayram günü, insanlar birbirlerine özel bayram dileklerini sunmak için evleri ziyaret ederlerdi. Bu ziyaretlerde, "Eid takası" denilen özel bir gelenek vardı. Ziyaretçiler, ev sahibine özel bayram dileklerini sunar ve ev sahibi de bu dilekleri kabul ederdi.
- Sadaka ve Yardımlaşma: Bayram günü, maddi durumu iyi olanlar genellikle fakirlere sadaka verir ve yardımlaşma ruhunu canlandırırlardı. Bu, toplumda dayanışma ve yardımlaşma duygusunu güçlendirirdi. Yardımlar genellikle gizli yapılırdı.
- Bayram Yemeği ve İkramlar: Bayram günü, aileler genellikle özel bir bayram yemeği hazırlar ve misafirlerine ikram ederlerdi. Bu yemekler genellikle özenle hazırlanır ve geniş bir sofrada birlikte yenirdi.
Tarih boyunca bayramların yapılış biçimleri farklı dönemlerde değişiklik göstermiştir. Son yirmi yıl, asırlık bir değişme neden olmuştur. Gelenekten kopuş, toplumsal dengeleri de sarsmıştır. Çünkü şehirlerde de şehirli bir kültür inşa etme konusunda da çok becerikli olduğumuz söylenemez.
Bayramlar Tarihe mi karışıyor?
Yukarıda da dile getirildiği gibi, şehir hayatı insanı yalnızlığa itmiştir. Sosyal bağlarda önemli kopuşlar vardır. Bu karmaşa içinde, bayramlar tarihe karışmıyor belki, ancak zaman içindeki anlamı, kutlama şekli ve ritüelleri değişebiliyor. Bayramlar, toplumların kültürel ve dini yaşamında önemli bir yer işgal eder ve genellikle toplumun bir araya gelerek kutladığı özel günlerdir.
Ancak, zamanla toplumların yaşam tarzı, değerleri ve alışkanlıkları değişebiliyor. Bu değişim, bayramların kutlama şeklini ve anlamını da etkileyebilir. Örneğin, geleneksel bayram ritüelleri modern yaşam tarzıyla uyumlu hâle gelirken bazıları unutulabiliyor veya değişebiliyor. Ayrıca, küreselleşme ve teknolojik gelişmeler gibi faktörler de bayramların kutlanma şeklini etkileyebilmektedir. Bu bizim kuşağımız açısından elbette pek iyi bir şeymiş gibi gelmiyor. Ancak her kuşak kendi yaşam biçimini kurusa da hafızadan, gelenekten kopuş bir kimlik bunalımına neden olabiliyor.
Ancak, bayramlar genellikle toplumun ortak değerlerini ve birliğini kutladığı için, tarihten günümüze kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Örneğin, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı gibi dini bayramlar, Müslüman toplumlar arasında binlerce yıldır kutlanmaktadır ve bu geleneğin devam etmesi beklenmektedir. Gayrimüslimler de bayramlarımıza saygı göstermekle yetinmemiş, komşuların bayramlarını kutlamayı ihmal etmemişlerdir; aynı şekilde onların dini bayramları da buralarda bilinir ve kutlanırdı. Karşılıklı hoşgörü içinde bir yaşam biçimi olduğunu söylemek mümkündür.
Günümüzde “Eski Bayramları” arıyor olmamız son derece doğaldır. Aradığımız şey geçmişimiz, çocukluğumuzdur. Genç kuşağın da güzel bir çocukluk geçirmesi, güzel hatıralar biriktirmesi elbette istendik bir durumdur. Ancak, görselliğin işgal ettiği bu çağda, fotoğraflar, görsellik ne yazık ki daha yüzeysel bir hafıza oluşturmaktadır. Duygular; iyilikler, güzellikler azalmaktadır. Toplumsalın dijitalleşmesinin arkasında, yaşanılanların aslında “gerçeklikten kopuş” olduğunu anlamalıyız. Dijitalleşmenin dünyada yeni ve derin bir metastaz yarattığını er geç öğreneceğiz; ancak çoktan iş işten geçmiş olabilir.