Asırlık Bir Portre Sarya Nene’nin Gümüş Yüzüğü

Asırlık Bir Portre

Sarya Nene’nin Gümüş Yüzüğü

Gümüş bir yüzük gibi,

Taşıdım onca sevdanın yükünü.

Bir başak gibi, Mardinli ovalarda.

Zaman bir değirmen, öğütülürüz şarkılarda.

 

 

Sarya Nene, 91 yaşında, başında sarı, turkuaz mavi geleneksel başlığı, üzerinde uzun yeşil entarisi ve çarığı andıran ince gri ayakkabısıyla Zerzevan’ın dikkat çeken en güçlü yaşayan imgesi.

Kimi görse önce çocukluğunu, sonra gençliğini anlatır. Sevdalarından söz eder. Sevdalarından söz ederken eski zamanları yeniden yaşar, anlatır, yaşatır. Yalan olmasın, buraya gelip onu tanıyanlar, sonra tekrar tekrar gelip her defasında ondan başka hikâyeler dinlerler. Kim bilir belki de Sarya Nene’nin teleskopu bile vardır. Çünkü gökyüzü hakkında anlattıkları da ayrıca muhteşem şeyler. Leyle’tül Kadr hikâyesinde iki yıldızın gökyüzünde buluşma anını anlatır. Ona göre Leyla ve Mecnun yılda bir kez buluşurlar, tam da iki yıldızın birleştiği gecede.  

Sarya, oraların hafızası sayılır, gelen bütün misafirler, ziyaretçiler, turistler onu bulurlar ve Zerzevan hakkındaki her türlü malumatı ondan öğrenirler. Bilge kadın sayılır buralarda. Hatta bir keresinde Zerzevan’a gelen televizyoncular onu çekmişler, ondan kalenin hikâyesini anlatmasını istemişlerdi. O da uzun uzun anlatmıştı. Sonra ona çekimi izletince pek şaşırmıştı Sarya Nine.

Onu tanıyan üniversiteli bir genç şöyle diyor onun için; Sarya Nene, buraların vikepedyası gibidir. Buraları anlatmaya başlayınca insanın dili tutuluyor. Kulak kabartan herkes, bu anlatımdan etkileniyor.

Bir keresinde buraya gelen bir turist kafilesine denk gelmiş, tercüman aracılığıyla uzun uzadıya buranın tarihini anlatmıştı. Öyle ki tercüman bile şaşırmış, turist rehberinin anlattıklarını çoktan unutmuştu bile. Kadın, büyük bir coşkuyla anlatıyordu Zerzevan Kalesini. Sonra buraya gizemli bir iklim katan At mezarlığını, atların hikâyesini, kısrakların raksını. Kaleye gelen turistler oturdular ve bu anlatım karşısında gözleri parladı. Keşke tur rehberleri de böyle canlı ve derinlemesine tarih, folklor, coğrafya anlatabilselerdi.

Sarya devam etti:

Tarihçiler Zerzevan Kalesi’nin bir garnizon olarak yapıldığını, Roma askerlerinin uzun yüzyıllar boyunca burada kalmış olduğu söylüyorlar. Ama öncesi de var; akşam gökyüzü buradan muhteşem görünür. Yeryüzünün gökyüzüne gece açılan en ihtişamlı, güzel penceresi buradadır, diye söze başlamıştı bile.

 

Arkasından güçlü hikâyelerin ayak sesleri vardı. Herkes kulak kesilmişti. Öncesinde, Malatya Aslantepe’ye uğrayan kafile burada da arkeologları, araştırmacıları, tur rehberini dinleme yerine Aslantepe Höyüğü’nün bekçisini dinlemeyi tercih etmişlerdi. Bekçi Hüseyin, onlara Kral Tarhunza ile ilgili muhteşem hikâyeler anlatmıştı ve hikâyelerin geçtiği yerleri, Kral Mezarlığını, Kerpiç Sarayı bizzat göstermişti. Tarhunza’nın âşık olduğu kadından, erken ölen çocuğundan, çocuğun yattığı mezardan söz etmişti. Tarhunza’nın kuşandığı kılıçtan, taşıdığı hançerlerden ve kılıçlardan, kullandığı mühürlere kadar, her şeyden…

Buranın tarihi üç höyükle başlar, derdi Bekçi Hüseyin. Sonrasında Aslantepe’nin gizemini paylaşırdı ziyaretçilerle. Üstelik Kerpiç Sarayın içini gezdirirken, hangi odada kimlerin kaldığını, kilerde hangi tarım ürünlerinin bulunduğunu, saklandıkları siloları, çıkan yangınları. Müthiş bir hikâyeci işte, kim dinlemez ki. Bir keresinde Arkeoloji Hocası Profesör Sevgi Hanım, Bekçi Hüseyin’in anlatımının kendi anlatımlarından daha etkili olduğunu itiraf etmişti.

 

Sarya devam etti:

Burası bir harabeymiş, ilk kez bizim aile yerleşmiş buraya. Dedelerim Kaleye 1890’lı yıllarda bir aile yerleşmiş; su sıkıntısı ve ulaşım zorluğu gibi nedenlerle 1967'de 30 hanelik bir topluluk halinde kaleden aşağıya inip bir kilometre mesafede Zerzevan Köyü adıyla yeni bir köy (bugünkü ismi Demirölçek) kurmuşlardır. Zerzevan benim dedelerimin ruhunu taşıyor, her akşam gelip onlarla konuşuyorum, diyor.

Gümüş yüzüğüne baktı, üzerinde bir mühür figürü vardı. Hikâyeleri anlatırken arada bu gümüş yüzüğüne derin derin bakardı. Sırları olmalıydı bu yüzüğün…