SU DEĞİRMENLERİNİ ZAMAN ÖĞÜTÜRKEN
Anadolu ve Mezopotamya buğdayın anavatanı olarak biliniyor. Yapılan arkeolojik kazılarda, yer altı şehirlerinde devasa buğday ambarlarına rastlanmıştır. Buğday denince buralarda akla ekmek geliyor kuşkusuz. Su değirmenleri, buğdayın ekmeğe dönüş serüveninin merkezinde bulunuyor.
Türkiye, akarsuları açısından zengin bir coğrafyadır. Nehirler, akarsular üzerine eski medeniyetler değirmenler kurmuşlardır. Her yerleşim birimine yakın geçen akarsular su değirmenleri sayesinde insanların uğrak yerleri olmuştur. Değirmen üzerine türküler, masallar, halk hikâyeleri söylenmiş.
Lisede iken Alphonso Daudet’in Değirmenden Mektuplar adlı öykü kitabı dikkatimi çekmişti ve keyifle okumuştum. Fransız yazar Alphonse Daudet’nin Provence’taki eski bir değirmende yazdığı ve her birinde bir öykünün anlatıldığı mektuplardan oluşuyor kitap. Değirmenimden Mektuplar’da yer alan bazı bölümler, hâlâ dünya edebiyatının en çok bilinen öyküleri arasında yer alır, dünya edebiyatının önemli eserlerinden biridir.
Biz değirmenlere dönelim; Değirmenler yapılarına göre; su değirmeni, yel değirmeni, ayak değirmeni, el değirmeni vb. adlar almaktadır. Bir su değirmeni, suyun yeterli miktarda olduğu bir ırmak veya bir dere kenarında kurulur. Değirmenin kurulacağı yer, aynı zamanda arazi, ulaşım şartları açısından da değirmen kurmak için elverişli olmalıdır. Su değirmenleri Anadolu’da bir şahsa ait veya bir vakfa bağlı yahut da köyün ortak malı olarak işletilmiştir.
Su değirmenleri; yapılışlarına, mekanizmalarına göre türlere ayrılıyorlar.
Su değirmenlerini sınıflandırmanın ana yollarından biri değirmenin dönüş şekline bakmaktır; Dikey su değirmenleri dişli mekanizması vasıtasıyla dikey bir su çarkı ile beslenirken, yatay su değirmenleri böyle bir mekanizmaya sahip olmayan yatay bir su çarkı ile donatılmıştır. Eski tip su değirmenlerinin daha fazla türü vardır. Bu türler suyun değirmenin neresine çarptığına bağlı olarak belirlenir; altından geçen su ile çalışan değirmen, değirmenin içinden geçen su ile çalışan değirmenler gibi.
Su ile çalışan değirmen çarkından bahseden en eski kaynak Bizantiyonlu (İstanbullu) mühendis Filon'un Pneumatica ve Parasceuastica adlı teknik tezleridir. Britanyalı teknoloji tarihçisi M.J.T. Lewis'e göre, Filon'un bahsettiği su değirmenleri MÖ 3. yüzyıla tarihlenmektedir. Ptolemaios Krallığı'nda çizilmiş Helenistik duvar resminde sakia dişlisinin tamamen gelişmiş olduğu görülmektedir.
Lewis, yatay dönüşlü su değirmeninin ilk MÖ 3. yüzyılın ilk yarısında Bizantion'daki (İstanbul) Yunan kolonileri tarafından yapıldığını, dikey dönüşlü su değirmeninin ise MÖ 240'lı yıllarda İskenderiye'de yapıldığını belirtmektedir.
Değirmenciler, genelde yaşlı ve bilge kişilerdir. Buğdayın hikâyesi aslında bir bilgelik hikâyesidir ve bunu en iyi çiftçilerle değirmenciler bilir. Değirmenci, öğüttüğü un miktarına bağlı olarak belli oranda olmak üzere gelen tahıldan hak alır. Buna “değirmenci hakkı” deniyormuş.
Türkülerimize de konu olmuş değirmenler; ağıtlara, aşklara, ayrılıklara da sinmiş. Ezgilerini hep mırıldanır olmuşuz.
“Değirmen başında vurdular beni oy, vurdular beni oy
Kilimli çarşafa oğul, oğul, oğul sardılar beni”
Bir başka türküde ise değirmen başındaki sevdalar, nazlar işlenir.
“Dağ başında değirmen,
Ben kirmanı eğirmem
Mor fistanlı güzelim de
Dişlerimi değdirmem…”
Çokça türküde değirmenlerin izini bulmak mümkün. Geçmişte hayatın içinde, hatta merkezinde yer alan değirmenler şimdi zamanın çarkları içinde öğütülüyor ne yazık ki.
Su değirmenlerinin tekrar onarılması, canlandırılması önemli bir meseledir. Çünkü su değirmenlerinde öğütülen buğdaydan el edilen un, son derece taze, güzel ve ekmeğin doğasına daha uygundur. Son dönemlerde su değirmenlerine olan ilginin arttığını görmekle birlikte, köy kooperatifleri, köy muhtarlıkları, Kültür ve Turizm Bakanlığı bu konuda projeler hazırlayarak su değirmenlerini tekrar canlandırabilir. Üstelik su değirmenleri doğayla uyumlu ve çevreye kesinlikle zarar vermemektedir.
Su değirmeninden alınan unla yapılan ekmek başta olmak üzere bütün unlu mamullerin daha lezzetli ve sağlıklı olduğu görülecektir. Ayrıca su değirmenlerinin oluşturduğu binlerce yıllık kültür de modern zamanlara tekrar dönmüş olacaktır.